İmralı görüşmeleri sırasında Öcalan tarafından önerilen “Demokratik İslam” Kongresi bir süredir tartışılıyor. Konu ile ilgili birçok merkezde çalıştaylar düzenlendi. Hazırlıkların son aşamaya geldiği ve önümüzdeki günlerde söz konusu kongrenin Diyarbakır’da gerçekleştirileceği anlaşılıyor.
Bu kongre ile nelerin hedeflendiğini anlamak ve olası sonuçları hakkında bir fikir edinebilmek için hem kongreye uygun görülen isime, hem de kongrenin ihtiyaç olarak belirlendiği şartlara bakmak gerekiyor.
Bilindiği gibi Suriye’deki iç savaşın Güneybatı Kürdistan’a sıçraması ve kendilerini İslam ile tanıtan kimi grupların bölgeye yönelik silahlı faaliyetlerini arttırması sonucu, Diyarbakır’da bir “Demokratik İslam” Kongresi yapılması konusu, Öcalan tarafından gündeme getirilmişti. Bölgedeki fiili durum üzerinden güçlü bir mesajın hedeflendiği kongre için, geçen sürede farklı kesimlerle iletişime geçildiği ve geniş katılımlı bir çalışma için hazırlık yapıldığı görülüyor.
Bu süreçte özellikle kongre ismine yönelik birçok eleştiri yapılmış olmasına rağmen, bu eleştiriler ciddiye alınmadı. İsim konusunda bir değişikliğe gidilmedi. Kimi kesimler de, belirlenen isme takılmanın gereksiz olduğunu, böyle bir kongrenin isim tartışmalarından çok daha önemli olduğunu dile getirdiler.
Şahsen; gerek Kürdistan özelinde gerekse bütün Ümmet coğrafyasında dört başı mamur bir İslam Kongresine/İslam Kongrelerine acilen ihtiyaç olduğunu biliyorum. Ümmetin kanayan bütün coğrafyalarında diri ve direngen bakış açılarının geliştirilmesi için, her alanda geri çekilmenin durdurulabilmesi için, Uluslararası ciddi çalışmalara ihtiyaç olduğu ortadadır. Bu anlamda çok önceden kongreler oluşturulmalıydı. Kürdistan özelinde de ciddi çalışmalar yapılabilmeliydi. Özellikle; kendilerini İslam ile tanımlayan kimi yapıların Kürdistan meselesine karşı geliştirdikleri şaşı bakışların İslam’ın kendisi ile ilgili olmadığı, işin ehilleri tarafından ifade edilmeliydi. “Siyasal İslamcılık” anlayışının kimsenin tekelinde olmadığı, kendilerini bu şekilde tanımlayan grupların yanlışlarının bu anlayışa mal edilmemesi gerektiği, yüksek sesle dile getirilmeliydi. Ne yazık ki; Kürdistan’daki çevreler de, diğer coğrafyalardaki çevreler de bu bilinç ve kudrete sahip olamadılar. Lakin bütün bunlar, bu çalışmaya gözü kapalı bir şekilde teslim olmamızı gerektirmiyor. Özenle seçildiği belli olan ve ısrarla korunan isim üzerinde durulmaması gerektiğini göstermiyor.
İddia edildiğinin aksine isim konusu oldukça önemlidir. Çünkü herhangi bir çalışmada gündem için seçilen isim, içeriğin sınırlarını ve sonuçtan beklenenleri belirler. Buradaki sorun İslam ve Demokrasi karşılaştırması değildir. Yapılacak bir çalışmada; Sosyalizm ve İslam, Demokrasi ve İslam, Kapitalizm ve İslam, Radikalizm ve İslam gibi başlıklarla karşılaştırmalar yapılabilir, konular üzerinde değişik görüşler sunulabilir. Hakeza “Demokratik İslamcılık”, “Radikal İslamcılık” gibi tanımlamalar çerçevesinde de çalışmalar yapılabilir. Geliştirilecek bakış açılarına katılanlar olabileceği gibi karşı duranların da olması mümkündür. Bu alanlarda yapılacak çalışmalar, önemli ve değerlidir. Seviyeli ve iyi niyetli olduğu müddetçe kim tarafından yapılırsa yapılsın bu girişimler saygıdeğerdir. Ancak; “Sosyalist İslam”, “Demokratik İslam”, “Kapitalist İslam”, “ Radikal İslam” gibi isimlendirmelerle bizzat İslam’ın kendisini sınırlandırmak sakıncalıdır.
Söz konusu kalıplar çerçevesinde yeniden şekillendirmeye ve açıklamaya çalışmak, aziz İslam’ı incitir. İslam, bir üst bakış açısıdır ve alt birimlerle ifade edilemez. İslam’ın demokrasi ile Sosyalizm ile ya da daha farklı bakış açıları ile ortak noktaları olabilir. Bunlar öne de çıkarılabilir. Ama İslam’ı söz konusu anlayışlarla açıklamaya çalışmak, bu anlayışlara teslim etmek mümkün değildir, kabul edilebilir değildir. Bu tür etkinlikler elbette ki yapmak isteyenleri bağlar. Ancak bu faaliyetlerden İslami hassasiyetler adına, Kürdistan’ın İslami kimliği adına bir netice beklemek, fazla iyimser olmaktır.
Bütün itirazlara ve uyarılara rağmen, belirlenen isimdeki ısrardan anlaşılıyor ki; bu kongre ile İslam’ın “Demokratik” yorumuna öncelik verilecek, dahası bir “Demokratik İslam” anlayışı inşa edilmek istenecektir. Benim görebildiğim ve okuyabildiğim kadarıyla bu çalışma daha çok, hedeflenen bir İslam algısının yerleşmesine hizmet etmesi amacıyla yapılıyor. Ana hedefin, Güneybatı Kürdistan’daki gelişmeler üzerinden özellikle İslam’ın Siyasi ayağının etkisizleştirilmesi, İslam ile ilgili daha çok, “ekolojik bir din” algısı oluşturulması olduğu görülüyor. Aziz İslam’ın hayata yön veren yapısını törpüleyerek, dini kültürel bir etkinliğe dönüştürmeyi, kültürel bir inanç olarak sabitlemeyi amaçladığı anlaşılıyor.
Bu kongre; modern zamanların modern zulümlerine bir itiraz biçimi olarak gelişen “Siyasal İslamcılık” ekolüne bir reddiye denemesi olarak çalışacak gibi görünüyor. Ben bu girişimin, bir şekilde İslam’ı araçsallaştırmayı hedefleyen bir proje olduğunu düşünüyorum. İsim seçimi konusunda bile aziz İslam’ın sınırlarını göz önünde bulundurmayan bir çalışmadan, sadra şifa bir netice elde etmenin zorluğu ortadadır. Zaten bu çalışmanın bir “ Demokratik İslam” Kongresi olduğu, bunun da bir İslam Kongresi anlamına gelmediği ve böyle bir amacının da olmadığı unutulmamalıdır. Eğer öngörülerim beni yanıltmıyorsa, bu çalışma özellikle İslam’ın siyasal boyutuna bir ameliyat girişimi olacaktır. Bunu; aziz İslam aracılığıyla bir toplum mühendisliği girişimi olarak ta okumak mümkündür.
Eğer durum bu ise; bunu kabullenmenin, buna teslim olmanın mümkün olmadığı bilinmelidir. “Tamamlanmış bir nimet” olarak İslam’ın herhangi bir ameliyat girişimini kabul etmeyeceğini, herhangi bir yumuşak müdahaleye teslim olmayacağını belirtmek gerekiyor. Aziz İslam’ın modern zamanlara itirazı olarak gelişen “İslamcılık” anlayışının bu tür yönlendirmelere teslim olmayacağı bilinmelidir. Aleyhteki bütün girişimlere rağmen Kürdistani İslamcılığın, er ya da geç kendi özgün gündemiyle Kürdistan’ın bağrında filizleneceğini umut etmek, var olan enerjileri bu yönde değerlendirmek ve bu umudu her daim diri tutmak gerekmektedir.